Isırgan otlarını elimle büyük parçalara bölerek, lezzetinin başka unsurlar içinde kaybolmaması için tamamen ayrı olarak fındık yağında iyice kavurdum ve ocaktan indirmeden hemen önce içine az karabiber, tuz ve çok az tatlı toz kırmızı biber ilave ettim.
Ahmet Yazıcı Yazdı
Değerli okurlarımız…
İlkbahar sezonu ile beraber canlanan tabiat sayesinde birçok yabani çiçek ve otu bir arada görme imkânı bulunca, doğal olarak bunları bir yemekte kullanma fikri doğdu aklımda… Elimizde bu sene oldukça verimli balık avcılığı yaptığımız, Abant gölünden yakalamış olduğumuz Abant alabalıklarından bol miktarda olduğu için, tüm bu malzemeleri aynı yemekte nasıl kullanacağımı düşünmeye başladım. Önce çiçekleri tomurcuk haline gelmiş ama açmamış olan gelincik çiçeklerini, tüm yaprakları ve kökleri ile birlikte topladım. Yol üstündeki dere kıyısında kendiliğinden yetişmiş olan ısırgan otlarının en körpe olan uç filizlerinden yeteri kadar aldım. Tüm bu otları iyice yıkayıp temizledim ve sularının süzülmesi için bir kevgirde beklettim.
Isırgan otlarını elimle büyük parçalara bölerek, lezzetinin başka unsurlar içinde kaybolmaması için tamamen ayrı olarak fındık yağında iyice kavurdum ve ocaktan indirmeden hemen önce içine az karabiber, tuz ve çok az tatlı toz kırmızı biber ilave ettim. Tekrar iyice karıştırarak bir kenarda sıcak olarak beklettim. Gelincik çiçeklerini hiç bölmeden Abant alabalığı ile beraber yanmaz bir poşet içine yerleştirdim. Poşetin içine dörde bölünmüş bir soğan, birkaç diş sarımsak ve az manda tereyağı ilave ettim. Daha sonra ısınmadan dolayı şişmesine imkân bırakmak için poşetin içindeki havayı iyice boşalttım ve poşetin ağzını sıkıca kapadım.
Poşeti, içinde az miktar su kaynayan bir tencerenin içine koydum ve tencere kapağını kapatarak 45 dakika kaynattım. Daha sonra poşeti tencereden dışarı alarak soğuması için beklettim. Başka bir kapta yeteri kadar patatesi haşlayarak, tuz ve karabiber ilavesi ile az manda sütü katarak püre haline getirdim. Birkaç tane patlıcanı da ateşte közleyerek çatalla ezdim ve onu da püre haline getirdim. Daha sonra bu püreleri ve ısırgan otlarını iyice ezerek karıştırıp; karabiber, acı pul biber, kekik, nane ve sarımsak ilavesi ile küçük toplar haline getirdim ve beklemeye aldım.
Tabağın açık köşelerine közde pişirdiğim sıcak yarım domatesleri ilave ederek püre toplarının aralarını dereotu yaprakları ile süsledim ve sofraya getirdim.
Önceden ısıtılmış servis tabağının ortasına ilk olarak poşet içinden dağıtmadan çıkarmaya özen gösterdiğim, buharda pişmiş Abant alabalığını koydum. Tabakta boş kalan kısımlardan bir tarafa gelincik çiçeklerini, diğer tarafa da ısırgan otunu karıştırarak toplar haline getirdiğimiz patates ve patlıcan pürelerini yerleştirdim.
Tabağın açık köşelerine közde pişirdiğim sıcak yarım domatesleri ilave ederek püre toplarının aralarını dereotu yaprakları ile süsledim ve sofraya getirdim. Masada yemeğe beraber oturduğum dostlarım o güne kadar gelincik çiçeğinin yenildiğinden haberleri olmadığını ve bu yemeğin ilk deneyimleri olduğunu söylediler. Yemek hakkında fikirlerini sorduğumda ise aşırı bir ilgi ve beğeni ile yemeğe devam ettikleri için benim sözlerimi duymadılar.
Misafirlerim yemeğin lezzeti konusunda her ne kadar fikir beyan etmedilerse de içine ince kıyılmış taze nane yaprakları ilave ettiğim çok soğuk limonata eşliğinde sunduğum bu yemeği beğendiklerini, onların davranışlarından ve yüz ifadelerinden anladım.
- Abant alabalığı
- Gelincik çiçeği
- Isırgan otu
- Patlıcan
- Domates
- Soğan
- Sarımsak
- Manda tereyağı
- Manda sütü
- Karabiber
- Tuz
- Kırmızı toz biber
- Pul biber
- Kekik
- l Nane
Meraklı okurlarımıza denemelerini tavsiye ederim.
Afiyet olsun…
Leave a Reply