LEVENT İNAL
Sorunlu bir okul hayatım oldu! Çünkü 80’lerden, hatta biraz daha öncesinden bahsediyorum. Anarşinin kol gezdiği, okumanın zor olduğu günlerdi. Bu ağır şartlar altında liseye kadar okuyabildim. Üniversite sınavına mecburen ileri yaşlarda girebildim.
İktisat’ı kazandım, yarıda bıraktım. Halkla İlişkiler’i kazandım, yarıda bıraktım. Küçüklüğümden beri tiyatroya ilgim vardı. O yıllarda konservatuvara da gidemedim. Levent Kırca ile tanıştım, mesleki yolculuğum başladı. Alaylı bir tiyatrocuyum ben.
Türkler Geliyor diye bir sinema filmi çekilmişti. Orada görev aldım. İki Gözüm Ahmet filmi var. TRT’de çok güzel drama-belgeseller yaptık. Birinde Gazi Osman Paşa’yı oynadım. Şu anda da TRT’ye ‘Mükemmel Eşleşme’ adında bir dizi çekiyoruz…
VOLKAN ŞENOL
Bizim yaptığımız iş ile sertifikanın hiç bir alakası yok. Hatta aralarında dağlar kadar fark var. Bu işi yapabilmen için öncelikle Cesur olacaksın; sonrasında da bilgili… Denizi, insanları tanıyacaksın. Prosedür gereği sertifika şart! Tamam ama adamın sertifikası var, yüzme bilmiyor, insan kurtarmayı bilmiyor! Özetle; sertifika hayat kurtarmıyor, bu iş belge ile değil bilgi ile yapılıyor…
Dalgasız bir denizde özellikle yaşlıların ve çocukların çok dikkatli olmaları gerekir. Cankurtaranların da öncelikle bu kategorilere giren insanları takip etmesi lazım. Çünkü düzgün, dalgasız bir denizde bir anda kaybedersin çocuğu, derine düşer ve boğulur. Yaşlılar için de durum aynı; Tansiyonu düşer, kalbi sıkışır, başına güneş geçer, bir anda düşer denizin içinde ve o kalabalık içinde bulamazsınız
Bir kişi boğuluyor, on kişi onu kurtarmaya gidiyor ama hiçbirinin kurtarma konusunda bilgisi yok. Teşekkür ederim hepsine cesaretli davrandıkları için ama sonra bir bakıyoruz; onbir kişi boğuluyor… O bir kişiyi kurtarmak için yola çıkan iki cankurtaran, onbir kişiyi kurtarmak için uğraş veriyor. Bizi en çok yoran olay bu…
ECE GÜRSEL
Bir yanda ‘outdoor giysi’ dünyasının yıldızı Challenger Outdoor… Diğer yanda Türkiye Güzeli, Dünya’nın ‘en iyi vücutlu manken’i Ece Gürsel… The Great WildLife; işte bu ikiliyi buluşturdu ve ortaya dış mekan çekimlerinin en güzellerinden biri çıktı… Ece Gürsel ve Challenger Outdoor’un biraraya geldiği bu çekim, Türkiye’nin en güzel coğrafyalarından birinde yapılmalıydı. Bu nedenle çıktık yola ve Türkiye’nin doğa harikası olan bölgesine, Karadeniz’e geldik…
İlk durağımız Trabzon’du… Fırtına Vadisi’ne gittik, adeta fırtınalar estirdik. Ardından yüzyıllardır ziyaretçi akınına uğrayan, her göreni adeta büyüleyen Sümela Manastırı’na konuk olduk. Bir organizasyonun içinde The Great WildLife, Ece Gürsel, Challenger Outdoor varsa ve bulunduğunuz yer de Trabzon ise yaylalara çıkmak şarttı. Dağların arasından, virajlı yollardan geçtik ve biranda önümüzde cennetten bir tablo belirdi sanki; Uzungöl’deydik…
Karadeniz’e gelmişken, Rize’ye uğramamak olmazdı elbette. Dergimizin müdavimleri bilirler, bir önceki sayımızda yer vermiştik Türkiye’nin ilk Vagona Tiny House oteline… Buralara kadar gelmişken Çamlıhemşin’e uğradık ve Vagona Tiny House butik otelinde Nursel Yıldız’ın konuğu olduk.
YAVUZ PEKDEMİR
“Yaptığım her işe, her zaman çok değer verdim. Para kazanmak herkes için önemli ama benim asla birinci önceliğim olmadı. Benim önceliğim her zaman ‘iyi oyuncu’ olmaktı. Aşk ile, şevk ile, zevk ile, neşe ile devam ediyorum.” Çocukluğumda kapı komşumuz, Zeki Alasya’nın sevgili eşi Oya Alasya’nın annesiydi. Zeki Bey ve Oya Hanım çok sık ziyarete gelirdi. Hayrandım Zeki Bey’e. Onlara gide gele bende de tiyatro oyunculuğu olabilme konusunda bir fikir uyandı. Bana ön ayak olan isim rahmetli Zeki Alasya’dır özetle…
Bizler tiyatrodaydık. Fakat ekranlarda bu kez dizi sektörü akmaya başlamıştı. Tiyatrodan tanıştığım birçok arkadaşımı ekranlarda, bu dizilerde oyuncu olarak görmeye başlamıştım. Bir süre sonra ben de hayatın olağan akışına kapıldım, dizi sektörüne girdim. Çok değerli dizilerde, çok değerli oyuncularla oynadım ve çok değerli karakterleri canlandırdım. Henüz tam olarak hedeflediğim yerde değilim. Her zaman daha iyisi var sonuçta.
Tiyatroda çok büyük duayenlerle karşılıklı oynamıştım. Evimde katalog var, bazen onu açar bakarım, onları yad ederim. Bu kataloğu gösterdiğim arkadaşlarım hep şu yorumu yapar: “Sen 10 tane konservatuvar bitirmişsin! Çünkü bu oyuncuların hepsi başlı başına bir konservatuvar…”
Tuğçe Karademir
Her Türk kadınına ısrarla tavsiye ediyorum avcılığı. Gerektiğinde vatan için, bayrak için hazır birer asker olduğumuzu da göstermek adına, iyi bir başlangıç olacaktır bu. Çünkü hep denir ya: Her Türk asker doğar…
Bu, avcı Tuğçe Karademir’in hikâyesi: Aslında ailemizde av ve avcılıkla uğraşan hiç kimse yoktu. Bir gün hedef dikmiş ve o hedefe atış yapan enişteme sordum, “Ben de atabilir miyim?” Eniştem gülümsedi ve “Sen çay yap da içelim” dedi! Beni hafife aldı işin doğrusu… Israr ettim, atış yaptım. Yaklaşık 40 metreden şişeyi vurdum. İlk aşıyı, bu şekilde almış oldum!
Öncelikle bir itirafta bulunayım; geçmişte avlanmaya pek iyi gözle bakmıyordum! Ancak gördüm ki, aslında avcılık sadece öldürmek değilmiş. Temiz hava, dağda ateş başında keyifli sohbetler, eğlenceli ve bir o kadar da adrenalin, heyecan dolu sahneler… Avcılık, bir yaşam biçimiymiş…
Nursel Yıldız
27-28 yıllık mimarım… 17 yıldır da bir fabrikanın ortağıyım… Pandemi süresince büyük kriz yaşandı. Yeni bir şeyler üretmek zorundaydık. Vagona Tiny House üretimine geçtik. Evlerine tıkılıp kalan insanlar, bu yeniliğe büyük ilgi gösterdi. Türkiye’de ilk Vagona Tiny House otelini de hizmete açtık. Doğada, doğa ile içiçe nasıl yaşanır, insanlar bunu deneyimliyor. Tiny House büyük bir özgürlüktür aslında…
Pandemi döneminde fuarlar tamamen kapandı. Farklı bir şey üretmek zorundaydık. Tiny Life yapıyordum, Vagona Tiny House da yapmaya karar verdik. Büyük talep oldu. Pandemi döneminde yaşanan kriz ile Vagona Tiny House hayatımıza girdi… Hayatım boyunca hiçbir zaman para odaklı çalışmadım. Yapım bu… Tamamen başarı ve mutluluk odaklı biriyim. Yaptığı işi seven, yaptığı iş ile insanları mutlu ettiğinde mutlu olabilen bir insanım.
Kemoterapi alıyordum. Bu süreci 7 ay boyunca sakin bir şekilde geçirmemi sağlayan insanlar var. Gökhan bey, psikologlar, diyetisyenler… Bu klinik sayesinde ‘yaşamın anlamını’, ‘nasıl yaşamam gerektiğini’ öğrendim. Öğrendiklerim, en nihayetinde benim doğaya dönüşümü de sağladı. Şu an mesela yüksek katlı bir binaya çıkamıyorum, ayağım yere yakın olmalı diyorum. Doğada olmalıyım diyorum sürekli. Ben kanseri doğa ile yendim, ben kanser ile doğaya döndüm.
Prof. Dr. Akın Savaş TOKLU
Dekompresyon hastalığı, halk arasında ‘vurgun’ olarak bilinir. Dalgıçların derinlerden birdenbire yüzeye gelmesi ile ortaya çıkar. Bu nedenle, dalışlarda yüzeye yavaş gelme, gerekiyor ise dekompresyon durağı gibi kurallar vardır…
Emboli; damarlar içerisinde tıkanıklığa neden olabilen pıhtı, yağ parçacıkları ya da gaz kabarcığı gibi bir oluşumun yer almasıdır. Arteriyel gaz embolisi; atardamar içinde gaz kabarcığı bulunması demektir…
Kendilerine, bir Sualtı Hekimi’ne giderek, hastalığın dalışta riskli bir etkisi olup olmadığı yönünde fikir almalarını öneririm. Biz, Covid-19 geçirmiş dalıcıların, dalışa uygunluğunu değerlendirmek için bir çalışma başlattık…
Avrasya Projesi’nde dalgıçlar, 108 metre derinlikteki basınca eşdeğer basınç altında çalıştılar. Bu basınçta, narkotik etkisi nedeni ile hava solunamadığı için karışım gaz soludular. Günlerce, basınç odasında yaşadılar, orada uyuyup orada beslendiler. Basınç odasından çıkabilmeleri yaklaşık beş gün sürüyordu…