Astronot Gibi Hissetmek
İlk defa bir müreni kovuğundan çıkarken ya da bir karagöz sürüsünün suda asılı kalışını seyrederken, kendini aya adım atmış bir astronotun heyecanı ile baş başa bulursun.
İlk defa bir müreni kovuğundan çıkarken ya da bir karagöz
sürüsünün suda asılı kalışını seyrederken, kendini aya adım atmış bir
astronotun heyecanı ile baş başa bulursun. Bir resifin başında, renkli
mercanların üstünden kendini derin bir maviliğe bıraktığında bil ki artık
şehrin sıkıntıları arkanda kaldı. Bir deniztavşanını gördüğün o ilk an bunu
yaşamayan insanlardan çok daha şanslı olduğunu anlarsın. Bazen ilk anların, ilk
dalışların heyecanı, tecrübe ile hissedilecek duyguları örtecek kadar büyük
oluyor. Bir süre sonra (belki on-on beş dalıştan sonra) hissediyoruz bazı
şeyleri. Eğitmenlik arifesindeki dostlardan Güneş Türen, sualtında da suyun
üstündeki kadar sakin görünür her zaman. Ama aslında suyun altında daha da
rahattır benim gözümde. Oysa onun bu rahatlık için farklı bir duygu tanımı var.
“Huzur” demişti, “dalışın bana verdiği bir huzur var”. Duyar duymaz gülümsedik.
Her zaman hissettiğimiz ama çok ender bahsettiğimiz bir duygu bu. Fakat bizi
dalış sporuna bağlayan kalın sicimlerden biriydi huzur. Bu derin maviliğin getirdiği
başka bir mutluluktu...
Bu keşifler, daha önce hiç görmediğiniz canlılarla iletişim
kurma şansı ve doğanın bize sunduğu bu renkler, dalış tutkumuzu en temel
sebebi. Bir de sualtında ilerlerken yaşadığımız vazgeçilmez “uçma hissi” tabii
ki…