Ahmet Yazıcı

Abant Alabalığı 1024 684 admin

Abant Alabalığı

Isırgan otlarını elimle büyük parçalara bölerek, lezzetinin başka unsurlar içinde kaybolmaması için tamamen ayrı olarak fındık yağında iyice kavurdum ve ocaktan indirmeden hemen önce içine az karabiber, tuz ve çok az tatlı toz kırmızı biber ilave ettim.

Ahmet Yazıcı Yazdı


Değerli okurlarımız…

İlkbahar sezonu ile beraber canlanan tabiat sayesinde birçok yabani çiçek ve otu bir arada görme imkânı bulunca, doğal olarak bunları bir yemekte kullanma fikri doğdu aklımda… Elimizde bu sene oldukça verimli balık avcılığı yaptığımız, Abant gölünden yakalamış olduğumuz Abant alabalıklarından bol miktarda olduğu için, tüm bu malzemeleri aynı yemekte nasıl kullanacağımı düşünmeye başladım. Önce çiçekleri tomurcuk haline gelmiş ama açmamış olan gelincik çiçeklerini, tüm yaprakları ve kökleri ile birlikte topladım. Yol üstündeki dere kıyısında kendiliğinden yetişmiş olan ısırgan otlarının en körpe olan uç filizlerinden yeteri kadar aldım. Tüm bu otları iyice yıkayıp temizledim ve sularının süzülmesi için bir kevgirde beklettim.

Isırgan otlarını elimle büyük parçalara bölerek, lezzetinin başka unsurlar içinde kaybolmaması için tamamen ayrı olarak fındık yağında iyice kavurdum ve ocaktan indirmeden hemen önce içine az karabiber, tuz ve çok az tatlı toz kırmızı biber ilave ettim. Tekrar iyice karıştırarak bir kenarda sıcak olarak beklettim. Gelincik çiçeklerini hiç bölmeden Abant alabalığı ile beraber yanmaz bir poşet içine yerleştirdim. Poşetin içine dörde bölünmüş bir soğan, birkaç diş sarımsak ve az manda tereyağı ilave ettim. Daha sonra ısınmadan dolayı şişmesine imkân bırakmak için poşetin içindeki havayı iyice boşalttım ve poşetin ağzını sıkıca kapadım. 

Poşeti, içinde az miktar su kaynayan bir tencerenin içine koydum ve tencere kapağını kapatarak 45 dakika kaynattım. Daha sonra poşeti tencereden dışarı alarak soğuması için beklettim. Başka bir kapta yeteri kadar patatesi haşlayarak, tuz ve karabiber ilavesi ile az manda sütü katarak püre haline getirdim. Birkaç tane patlıcanı da ateşte közleyerek çatalla ezdim ve onu da püre haline getirdim. Daha sonra bu püreleri ve ısırgan otlarını iyice ezerek karıştırıp; karabiber, acı pul biber, kekik, nane ve sarımsak ilavesi ile küçük toplar haline getirdim ve beklemeye aldım.

Tabağın açık köşelerine közde pişirdiğim sıcak yarım domatesleri ilave ederek püre toplarının aralarını dereotu yaprakları ile süsledim ve sofraya getirdim.

Önceden ısıtılmış servis tabağının ortasına ilk olarak poşet içinden dağıtmadan çıkarmaya özen gösterdiğim, buharda pişmiş Abant alabalığını koydum. Tabakta boş kalan kısımlardan bir tarafa gelincik çiçeklerini, diğer tarafa da ısırgan otunu karıştırarak toplar haline getirdiğimiz patates ve patlıcan pürelerini yerleştirdim. 

Tabağın açık köşelerine közde pişirdiğim sıcak yarım domatesleri ilave ederek püre toplarının aralarını dereotu yaprakları ile süsledim ve sofraya getirdim. Masada yemeğe beraber oturduğum dostlarım o güne kadar gelincik çiçeğinin yenildiğinden haberleri olmadığını ve bu yemeğin ilk deneyimleri olduğunu söylediler. Yemek hakkında fikirlerini sorduğumda ise aşırı bir ilgi ve beğeni ile yemeğe devam ettikleri için benim sözlerimi duymadılar.

Misafirlerim yemeğin lezzeti konusunda her ne kadar fikir beyan etmedilerse de içine ince kıyılmış taze nane yaprakları ilave ettiğim çok soğuk limonata eşliğinde sunduğum bu yemeği beğendiklerini, onların davranışlarından ve yüz ifadelerinden anladım.

  • Abant alabalığı
  • Gelincik çiçeği
  • Isırgan otu
  • Patlıcan
  • Domates
  • Soğan
  • Sarımsak
  • Manda tereyağı
  • Manda sütü
  • Karabiber
  • Tuz
  • Kırmızı toz biber
  • Pul biber
  • Kekik
  • l Nane

Meraklı okurlarımıza denemelerini tavsiye ederim.

Afiyet olsun…

Çökertme Dalyanı 1024 684 admin

Çökertme Dalyanı

Dalyanlarda balıkların geliş yönünü yüksek bir yere kurulan kuleden gözetleyen kılavuz, balıklar dalyan ağının üstüne geldiği zaman hem ipi yukarı çeker hem de bağırarak diğer kuledeki arkadaşına ipi çekmesini söyler. Bu şekilde dört tarafı su seviyesinin üstüne yükselen ağın içinde kalan balıklar, bir sandal vasıtası ile ağın içine girilerek yakalanır.

Ahmet Yazıcı Yazdı


İzmir Mordoğan Beldesi’ne davet edildiğim zaman, o bölgeye ait birçok kültürel değeri yakından görme fırsatı bulacağım için çok mutlu olmuştum. Bu sefer, özellikle daha önce hiç görmediğim ‘Çökertme Dalyanı’nı görmek üzere hazırlık yaptım. Literatürden öğrendiğime göre ‘dalyanlar ve dalyancılık’, ‘geleneksel bir avcılık metodu’ olup insanların kullandığı ilk avlanma metotlarındandır. Halen çökertme dalyanlar, Ege ve Akdeniz’de uygun yerlerde çalışmaya devam etmektedir. 

Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde dalyancılıktan bahsedilmektedir 

Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde dahi dalyancılıktan bahsedilmektedir. Ülkemizdeki geçmişi ise Osmanlı-Rum ortak kültürüne dayanmaktadır. 

Çökertme dalyanları denizde balıkların gezi yolu üzerine ve geçen balıkları seyretmeyi sağlayan bir tepe eteğine kurulur. Dört mevsim boyunca üreme ya da beslenme amacıyla göç yapan balıkları yakalamak için, koyların giriş çıkışlarına kurulan gözetleme kuleleri ve bu kulelere bağlı halatlar yardımıyla deniz tabanına serilmiş ağların, sürülerin geçişi esnasında kaldırılması prensibine dayanarak kullanılır. 

En çok yakalanılan türler içerisinde ‘kefal türleri’, ‘levrek’ ve bazen de ‘akya’ bulunmaktadır. Çökertme dalyanı, çok derin olmayan kıyılara kurulur. ‘Meşe’ veya ‘akasya’ ağacından yapılmış kazıklara veya demirlemiş kayıklara bağlanarak sabitleştirilmiş, geleneksel uzunluğu 14 kulaç, genişliği 12 kulaç civarında veya kullanılacağı bölgede olan şartlara uygun dikdörtgen formda olan bir ağdır.

İki köşesi denizdeki kazıklara bağlanarak sabitlenmiş, diğer iki köşesi ise serçe parmağı kalınlığında germe ipi ile yukarı çekilebilir durumda inşa edilmiştir.

Çökertme dalyanları denizde balıkların gezi yolu üzerine ve geçen balıkları seyretmeyi sağlayan bir tepe eteğine kurulur. Dört mevsim boyunca üreme ya da beslenme amacıyla göç yapan balıkları yakalamak için kullanılır. 

100 yıllık geçmişe dayanan bu yöntemde 12 ay avcılık mümkün

Günümüzde belli dönemlerde kıyılardan akan tonlarca iri balık sürüleri görülmez olmuştur. Çünkü daha açıklarda ve büyüyemeden yoğun avlanmaya başlanmıştır. Bu sebeple dalyancılık, günümüzde kârlı bir avcılık olmaktan çıkmış ve bu durum da kültürel bir öneme sahip olan ‘dalyancılık sanatı’nın yok olmasına neden olmak üzeredir. Mordoğan Dalyanı’nın sahibi Cüneyt Liman ile yaptığım görüşmede, dalyancılık mesleğinin atalarından bu güne intikal ettiğini ve 100 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu; bu dalyanlarda, kışın Aralık-Şubat ayları arasında levrek, diğer sekiz ay boyunca da kefal türleri yakalanmakta olduğunu öğrendim. 

Dalyanlarda avcılık, sürekli bekleme ve gözetleme gerektiren bir faaliyettir. Balıkların geliş yönünü yüksek bir yere kurulan kuleden gözetleyen kılavuz, balıklar dalyan ağının üstüne geldiği zaman hem ipi yukarı çeker hem de bağırarak diğer kuledeki arkadaşına ipi çekmesini söyler. 

Bu şekilde dört tarafı su seviyesinin üstüne yükselen ağın içinde kalan balıklar, bir sandal vasıtası ile ağın içine girilerek yakalanır. Seyrek olarak dalyanın üstüne çok büyük kefal sürülerinin geldiğini söyleyen sevgili kardeşim (Rahmetli) Cüneyt Liman, böyle bir durumda sürünün ağın içinde kalması için balıkların gidiş istikametine, önceden önüne dizdiği beyaz taşlardan atarak balıkları ağın içinde kalmaya yönelttiğini söyledi. 

‘Dalyanlar ve dalyancılık’, ‘geleneksel bir avcılık metodu’ olup, insanların kullandığı ilk avlanma yöntemlerindendir. Halen çökertme dalyanlar, Ege ve Akdeniz’de uygun yerlerde çalışmaya devam etmektedir.

Sabunluk denilen zeytinyağı ile denizdeki balıklar görülebiliyor

Sakin havalarda son derece berrak olan denizde en küçük balıklar dahi görülebilirken, rüzgâr çıktığı zaman oluşan çalkantıda denizdeki balıklar rahatça görülemediği için, dalyancılar son derece ilginç bir sistem geliştirmişler.

Ekonomik değeri fazla olmayan ve sabunluk olarak tabir edilen kırmızımsı renkteki zeytinyağını, dalyanın en uzak direğine bağlı bir makara sayesinde çekilen ipe sıra ile dizilmiş küçük poşetlere dolduruyorlar. Poşetlerde küçük delikler akarak içindeki zeytinyağının belirli bir zaman dilimi içinde damlalar halinde akmasını sağlıyorlar. İpi tekrar geriye sararak poşetleri denizin üstüne yağ damlatacak durumda sabitliyorlar. 

Denizde belirli aralıklar ile düşen yağ damlaları suyun üstüne yayılarak, su yüzeyindeki dalgalanma hareketini yok etmekte ve denizin içindeki hareketlerin çok daha net görülebilmesini sağlamaktadır. Yine daha dalyan kurulmadan önce ağ alanının altına döşenen beyaz taşlar, o bölgedeki çeşitli hareketlerin daha rahat görülebilmesi için bulunan bir yöntemdir.

Günümüzde belli dönemlerde kıyılardan akan tonlarca iri balık sürüleri görülmez olmuştur. Çünkü daha açıklarda ve büyüyemeden yoğun avlanmaya başlanmıştır. Bu sebeple ‘dalyancılık sanatı’ yok olmak üzeredir.

Konu ile ilgili tüm resmi unsurlar bir an önce harekete geçmeliler…

Gelişen teknoloji ve yaşam şartlarının yok etmekte olduğu diğer bütün kültürel değerlerde olduğu gibi, dalyancılık sanatı da günümüzde yok olan değerler arasına katılmak üzeredir. Gelişmiş teknolojinin eseri olan güçlü elektronik aletler sayesinde aşırı miktarda balık avlanması, zaten balık stoklarını tükettiği için geri kalan balık miktarı da geleneksel anlamda balıkçılık yapmaya çalışan kesimin geçimine yeterli olmamaktadır. Bu nedenle konu ile ilgili yönetim unsurlarının, bu sanatı yaşatacak önlemleri en kısa zamanda alarak işlerlik kazandırmaları zaruri hale gelmiştir.

Tüm içtenliği ile şahsımı ağırlayan Mordoğan Halkı’na, Mordoğan Belediyesi’ne ve Liman Ailesi’ne bu yazıyı hazırlamama yardımcı oldukları için teşekkür ediyorum..

Ve hepinize gönülden ‘rast gelsin’ diyorum.

Dalyanlarda avcılık, sürekli bekleme ve gözetleme gerektiren bir faaliyettir. Balıkların geliş yönünü yüksek bir yere kurulan kuleden gözetleyen kılavuz, balıklar dalyan ağının üstüne geldiği zaman hem ipi yukarı çeker hem de bağırarak diğer kuledeki arkadaşına ipi çekmesini söyler.

Turna Balığı ve Avcılığı 1024 636 admin

Turna Balığı ve Avcılığı

Turna Balığı’nın yeme en fazla rağbet ettiği veya yeme en istekli atladığı saatler, sabah saatleridir. Öğle saatlerinde genellikle pasif bekleme davranışını benimseyen turna balığı, akşam saatlerinden hava kararana kadar da yeme saldırabilmektedir. .

Ahmet Yazıcı Yazdı


Değerli okurlarımız…

Geçmiş yazılarımda turna balığının kaşık ile avcılığında dikkat edilmesi gereken önemli ve bilinmeyen noktaları birlikte incelemiştik. Bu sayımızda da aynı konuya farklı bir bakış açısı ile devam ediyoruz.

KAĞIŞIN BÜYÜKLÜĞÜ, SAATE GÖRE DEĞİŞİR

Turna balığı avında kullanılacak kaşığın büyüklüğü, av yapılacak saate göre de farklılık göstermektedir. 

Kaşığı, yem olarak göstermek istediğimiz takdirde seçeceğimiz büyüklük; o bölgedeki turna balığının beslenmek için tercih ettiği yem balığının büyüklüğü kadar olacaktır. 

Eğer kaşığımızı yem olarak değil de turna balığına rakip bir tehdit olarak kullanmak istiyorsak, mümkün olan en büyük kaşığı tercih etmemiz gerekmektedir. Bu tarz avcılıkta kaşık ne kadar büyük olursa, o kadar başarılı olunmaktadır. 

Farklı avlanma tarzlarına ait bilinmeyen çok önemli bir nokta ise seçilen farklı boydaki kaşıkları sadece doğru saatlerde kullanırsak başarılı olacağımız gerçeğidir. Bu konu, birçok avcının bilmediği veya önem vermediği bir konu olmasına rağmen; avdaki başarıyı doğrudan etkilemektedir. 

TURNA BALIĞI, SABAH ERKEN YA DA AKŞAM GEÇ YEMLENİR

Bilindiği gibi turna balığının yeme en fazla rağbet ettiği veya yeme en istekli atladığı saatler, sabah saatleridir. Öğle saatlerinde genellikle pasif bekleme davranışını benimseyen turna balığı, akşam saatlerinden hava kararana kadar da yeme saldırabilmektedir. Bu davranış biçimini, bizim farklı avlanma sistemlerine koordine ettiğimiz takdirde şu gerçek ortaya net olarak çıkmaktadır.

Turna balığının yemlendiği, yani sabah erken veya akşam geç saatlerde kullanılacak kaşık mutlaka yem görüntüsüne uygun olan ve yem balığı boyunda olanlardan olmalıdır. Çünkü turna balığı o saatlerde sadece beslenme ihtiyacının güdümündedir. Yem olarak gördüğü her şeye saldırmakta tereddüt etmeyecektir. 

Turna avında kullandığımız kaşıkların kullanılan saate göre atıp çekilme yönleri de farklıdır. Bu avdaki başarı şansını en üst seviyeye çıkartacaktır.

SABAH VE GECELERİ, YEM KAŞIĞI; ÖĞLENLERİ İSE TEHDİT KAŞIĞI

Söz konusu saatler dışında kalan öğle saatlerinde (11.00-15.00 arası) ise kendi konuşlandığı ve kendine ait olarak belirlediği yerinde, yemlenme ihtiyacı olmadan pasif bir beklemede olduğu için yem görüntüsünde olan bir kaşık ona cazip gelmeyecektir. Bu durumda onu ilgilendiren en önemli konu, çevresinde dolaşan ve kendini rahatsız edebilecek tehditlerdir. Bu zaman diliminde kendi mülkiyetine ait olarak hissettiği yerini korumak amaçlı olarak etrafını gözetlemektedir. 

İşte bu zaman diliminde kullanılacak kaşık, büyük ve turna balığı benzeri olduğu takdirde daha fazla tehdit oluşturacağı için turna balığını saldırıya daha çok teşvik edecektir.

Sonuç olarak yukarıda açıkladığımız sebeplerden dolayı, sabah ve akşam saatlerinde yem büyüklüğünü aşmayan ölçülerde olan yem görünümündeki kaşıklar, geriye kalan öğle saatlerinde ise mümkün olduğu kadar büyük turna balığı görünümlü kaşıklar tercih edilmelidir.

KAŞIKLARIN ÇEKİLME SÜRATİ DE BAŞARILI AVLANMA İÇİN ÖNEMLİ

Her iki farklı avlanma yönteminde yine çok önemli olan bir konu, bu sistemlerin her ikisinde de kaşık kullanılmasına rağmen çekilme hızlarının farklı olmasıdır. Bunun en başta gelen sebebi kullandığımız kaşıkların, farklı davranış biçimleri taşıyan balıklara ait olduğunu, avlayacağımız balığa doğru olarak hissettirebilmektir. Sabah ve akşam saatlerindeki yemlenme ve beslenme zamanlarında kullanacağımız kaşıkları, kaçan bir balığın süratinde, yani oldukça süratli çekmemiz gerekir. Bu kaşıkları yavaş çektiğimiz takdirde turna balığı için asla inandırıcı olmayacaktır.

Öğle saatlerinde kullanılacak kaşıkları ise bölgede gezinerek kendine güzel bir yer arayan başka bir turna balığı görüntüsünü vermesini istediğimiz için, mümkün olan en yavaş süratte çekmemiz gerekmektedir. Görüntüyü daha inandırıcı hale getirmek için, hiç acelesi olmayan ve her tarafa dikkat ederek giden bir balık davranışını taklit edecek biçimde sürat ve aksiyon vermemiz daha da doğru olacaktır.

Burada iki farklı yöntem kullanılırken kaşığın çekilme sürati konusundaki fark şudur.  Sabah ve akşam saatlerinde kullanmamız gereken küçük kaşığın, kaçan bir yem balığı görüntüsünde olduğu için hızlı ve doğrusal hatta çekilmesi; öğle saatlerinde kullanacağımız büyük kaşığın ise gezinen bir turna balığı görüntüsünde olması için çok yavaş ve sağ-sol aksiyonlu olarak çekilmesidir.

KAŞIKLARIN ÇEKİLME YÖNLERİ DE ÖNEMLİ

Turna avında kullandığımız kaşıkların kullanılan saate göre atıp çekilme yönleri de farklıdır. Fazla bilinmeyen bu konuya verilecek önem, avdaki başarı şansını en üst seviyeye çıkartacaktır. Kıyıdan yapılan avcılıkta sabah ve akşam saatlerinde, yemlik küçük balık görüntüsü oluşturan kaşığımız, aynı küçük bir balığın en kısa zamanda sazların arasına saklanıp korunmak istediği biçimde bir görüntü oluşturacak şekilde çekilmelidir. 

Bunu sağlamak için kaşık mutlaka açıktan kıyıya doğru ve kaşığın o anda bulunduğu yere en yakın sazlık istikametine doğru hızla çekilmelidir. Bu şekilde çekilen bir kaşık, turna balığında hiçbir şüphe uyandırmayacaktır. Bazı balıkçıların ileri sürdüğü gibi, sazlıklara paralel olarak hızlı çekilen kaşık, hiçbir küçük balığın kendisi için birçok tehlike barındıran bir ortamda açık alanda sazlığa paralel gitmeyeceğini bilen turna balığını kandırmaya yetmeyecektir.

Öğle saatlerinde kullandığımız büyük kaşık ise ilk yöntemin tam aksine sazlıklara paralel olarak, sağ-sol yaparak ve merakla gezinen rakip balık görüntüsü oluşturacak şekilde ve mutlaka çekilebilecek en yavaş süratte çekilmelidir. Kıyıdan yapılan bu avcılık şeklinde bir bölgede en fazla 4-5 atış yaparak yer değiştirmek gerekir.

Turna balığının yemlendiği, yani sabah erken veya akşam geç saatlerde kullanılacak kaşık mutlaka yem görüntüsüne uygun olan ve yem balığı boyunda olanlardan olmalıdır. Çünkü turna balığı o saatlerde sadece beslenme ihtiyacının güdümündedir. Yem olarak gördüğü her şeye saldırmakta tereddüt etmeyecektir. 

MOTORLU TEKNEDE TURNA AVI YAPARKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR…

Motorlu bir tekneden yapılan turna balığı avcılığında ise yine aynı tür kaşıklar kullanılmasına rağmen kaşığın doğru çekilebilmesi için tekneyi doğru yönlerde sürmek gerekmektedir. Sabah ve akşam avcılığında sazlık şeritlerin dış kenar çizgisine, açık su tarafından mümkün olduğunca dik açıya yakın bir açı ile yöneltilen teknenin burun ucu sazlara değmeden hemen önce 20 derecelik bir açı ile açık suya çevrilerek, arkadan gelen kaşığın sazlığa mümkün olduğunca dik olarak yanaşması sağlanmalıdır. Tayin edilmiş sürat, bu dönüş sırasında misinaya boşluk verecek durumda olursa, kaşığın zemine düşmesini önlemek için motorun sürati geçici olarak yükseltilmelidir.

Motorlu tekne ile öğle saatlerinde yapılacak turna balığı avcılığında ise tekne sazlıkların hemen önünden ve sazlık dış çizgisine paralel bir şekilde, hafif sağ-sol hareketleri ile ve çok ağır süratle çekilmelidir. Burada uygulanması en zor olan şey, sürati gerektiği kadar azaltabilmektir. Ayrıca düşük sürat ile giderken oltaya atlayan balığı alabilmek için de oltayı mutlaka tasmalamak (sert hareketle ani olarak çekmek) gerekmektedir. Yine düşük süratte büyük kaşık kullanmak ağırlığından dolayı kaşığın zemine daha çabuk inmesi sebebi ile özel kaşık imalini gerektirmektedir. Ben bu nedenle öğle saatinde yapacağım turna avları için, sadece kendi imal ettiğim, büyük ama hafif metal kaşıklardan kullanmaktayım. 

Gelecek sayımızda tekrar birlikte olmak dileği ile hepinize rast gelsin…